13 Haziran 2011 Pazartesi

Hâlâ mı?


- Hâlâ onbin sene geriden çalışan beyinlerin kıyâmete kadar geçerli ve çağdaş olacak
kitabı anlaması çok zordur!...

Madem ki taklitten tahkike geçmek gayemiz, Kur`ân’da sembol yollu yazılanların ardındaki
mânâyı algılamaya çalışacağız...

- “İnsanlar için misâlleri saydık... Bilenlerden başka, nerede akıl eden?..
- Andolsun ki Zikr için Kur`ân `ı kolaylaştırdık.. Nerede anlayan?..
- Muhakkak ki bu Âyetlerde akıl öz akıl sahipleri için alınacak ibretler var..
- Bu mübârek kitabı ancak şunun için inzal ettik: Âyetleri üzerinde tedebbur etsinler
(derin düşünsünler) diye ve de öz akıl sahipleri tezekkür etsinler...
- Sağırdırlar, kördürler, lâldırlar; dolayısıyla akletmezler!...

Bu Âyetlerden ben şunu anlıyorum;

Geldiği devirdeki insanların genel seviyesinden başlamak üzere, kıyamete kadar gelecek tüm insanlara
ışık tutmak üzere, her devrin çağdaşı ve ötesi olacak kapasitede hazırlanmış ve cümleleri,
kelimeleri ona göre düzenlenmiş bir kitap olan Kur’ân ile karşı karşıyayız...

Eğer beyin sahibi isek, beyni ebediyet ruhu üreten ve insan olduğunun bilincine ermeyi
arzu eden bir beyin kapasitesine sahip bir birim isek...

Biz artık değişmek mecburiyetindeyiz!...
Ya sürüye sayılmayı, kabulleneceğiz, Yunus Emre`nin dediği gibi...
Ya da insanlık şerefinin gereğini yaşamak için beynimizi kullanmağa başlayacağız...

Bu iş hobi işi değildir!...

Arada sinemaya, tiyatroya gidip gönül eğlendirir gibi,
“biraz da DİN’le ilgilenelim gönlümüzü eğleyelim” diyenlerin bu işte yeri yoktur!...

Giyin, süslen, tak takıştır, erkeğinin yanında, ben güzelim, diye dolaş...
Etrafa hava atıp, bedensel zevklerini tatmin için para kazanıp, ye iç eğlen...

Sonra da haftada birkaç saat Din’le uğraş..

Aldatmayalım kendimizi!...

Bana göre hava hoş!... Ben bugün olduğum gibi, yarın da gene ücrâ bir yerde kendi dünyamı yaşayacağım...

Acaba, siz bu basit mantıksal bakışları bile atamadığınız Kur’ân gerçekleriyle
yarın yüz yüze geldiğinizde ne halde olacaksınız?...
“Karının kocasından, ana babanın evlâdından kaçtığı o günde..” diyor âyet!... Âyet doğru mu söylüyor acaba size göre?...

Bugün dilini ve ne anlattığını anlamadığın Kur’ân ‘daki gerçekler yaşamına yön vermiyorsa;
beynini çalıştırmana- kendisine yönelmene sebep olmuyorsa...

"Burada a`mâ olan âhırette de a`mâdır" hükmü gereğince hâlimiz ne olur ki?...
Lûtfen ya kendinizi aldatmaktan vazgeçin... Ya da dinden!...
Kur’ân ‘ı, beyin sahibi olarak; Âyetleri, anlatılan olayları, acaba bu anlatımla ne anlatılmak isteniyor,
diyerek okumaya başlayın!...

Sizin en sadık dostunuz ne Ahmed Hulûsi ne de bir başkasıdır!... Yalnızca Kur’ân ‘dır!...
Allah kelâmını anlamazsan; Allah`ın (ÖZÜNDEN gelen) kelâmını nasıl değerlendirebilirsin ki?...
Nefsinden (özünden-zâtından) gelen hitâbı anlayabilmen içindir ki, âfâkından kitap gelmiştir sana!...
Enfüsünden gelen hitabı dinleyemiyorsan bu demektir ki âfâkından gelen kitabı

OKUYAMIYORSUN!..

Onu okuyamadığın sürece de enfüsünden geleni anlayamazsın!...
Enfüsünden gelenle hemhal olmadıkça da, HANİFİM BEN diyemezsin!...

Önce Kur’ân ‘ın hikayelerle dolu tarih kitabı olduğunu kafanızdan silip, gerçekten,
onu OKUYABİLENLERDEN OKUMASINI öğrenin!...
Kur’ân okumanın ve okutmanın olağanüstü sevaplarından bahseden Allah Rasûlü’nün
uyarıları, Kur’ân alfabesini öğreten ve öğrenenlerden bahsetmiyor!.

Allah’ı istiyorum, diyorsan, hanım gibi kıvırma; erkek gibi sözünün eri ol ve gereken
çalışmayı ortaya koyarak hedefine ulaşmaya bak!...

Lâfla, lakırdıyla, falanca şunu demiş, filanca bunu demiş de, fişmekânca da bunu demiş
clipbordu olmakla hiç bir yere varamazsın!...

Allah insan olarak yaratmışsa seni (insanSI değil), yolladığı Âyetler üzerinde tefekkür edip,
o mânâları değerlendirmek suretiyle kendini bulasın diye...

Ne yaparsanız yapın ama sakın kendinizi aldatmayın!...
 
Kendini aldatmanın bedeli ebedî körlüktür!...

Cehennem’deki en büyük azâb da bundan dolayıdır!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder